90’lardan 10 Bilimkurgu Filmi

90'lardan 10 Bilimkurgu Filmi

90’lı yıllar sinema açısından hem iyi hem de kötü işlerin bir arada ortaya çıktığı bir dönemdir. Kimi yüksek bütçeli filmler kaliteden uzak iken bazı düşük bütçeliler ise gişede başarılara imza atmışlardır.

90’lardan seçtiğimiz 10 filmin bazıları da çok bilinmekle birlikte kimileri gözden kaçmış da olabilir. Liste hazırlanırken animasyon filmler göz ardı edilmiştir ki dönemin animasyonları başlı başına birer yazıyı hak etmektedir.

Julia Roberts’ın oynadığı her film romantik komedi değildir elbette. Flatliners da bu kuşaktan bir filmdir. Keifer Sutherland’in insanı geren ruh halleri, Kevin Bacon’ın sevimsiz kahramanlığı, William Baldwin’in şaşkın bakışları ve Oliver Pratt’in endişeli komikliği ile öne çıkan bir film. Konuya gelince, 5 tıp öğrencisi ölümü deneyimlemek isterler ve kalplerini durdurarak “diğer tarafa” gidip gelirler. Ama geldiklerinde kişisel tarihlerinde kötülükleri de beraberlerinde getirirler.

Naked Lunch

William S.Burroughs’ın aynı adlı romanından David Croenenberg uyarlaması. 18 milyon dolarlık bütçesine rağmen 2 milyon dolarlık gişe başarısızlığıyla tam bir fiyasko yaratmış ama kült kategorisindeki yerini ilk andan itibaren almış efsanevi bir filmdir. Konuya dair söylenebilecek her şey boştur. İzlemeden hatta birkaç kez üstünden geçmeden konuya vakıf olmak mümkün değildir.

The Rocketeer

Walt Disney’den kendi tarzlarında ortaya çıkmış bir çizgi roman uyarlaması. Sevimli, sıcak, komik, başarı ve başarısızlığı içinde taşıyor. Bill Campbell’ın oyunculuğuyla daha bir anlam kazanan yarı steam-punk öğeler içeren eğlencelik bir film.

Bis As Ende Der Welt / Until The End Of The World

Alman yönetmen Wim Wenders’tan son derece ciddiyetle hazırlanmış deli saçması bir film. Filmin deli saçması kısmı tamamen konusuyla alakalı. Olmayacağını düşündüğünüz bir çok bileşen bir araya geliyor. Belki de 90’ların gözden kaçan en önemli filmi. 3 saatlik süresiyle tam bir seyirlik.

Freejack

Kadrosunda Emilio Estevez, Mick Jagger, Anthony Hopkins ve Renee Russo’yu barından aksiyon bilim kurgusu. Formula 1’de yarışan Alex Furlong yarışın ortasında aracıyla yaptığı kaza sırasında 21.yy.’ın New York’una ışınlanır. Biri deli saçması mı dedi?

Johnny Mnemonic

Her filminde garip bir karizma yakalayan Keanu Reeves’den enteresan bir bilim kurgu. William Gibson’ın aynı adlı öyküsünden uyarlanan filmde Reeves, kafatasının içinde beynine bağlı bir cihazla veri taşıma yapan Johnny’i canlandırıyor. Görselliği, aksiyon sahneleri ve Dolph Lundgren’i ile izlenmeye değer.

Strange Days

42 milyon dolarlık bütçesine rağmen 8 milyon dolar gişesi ile büyük fiyaskolardan biri daha. Hatta öyle ki yönetmeni Kathryn Bigelow’un geleceğini dahi etkilemiş. James Cameron’ın hikayesinden yine Cameron tarafından senaryolaştırılmış karanlık ve içinde film noir barındıran bir bilim kurgu.

Tank Girl

Yine bir çizgi roman uyarlaması. Rachel Talalay yönetmenliğinde bir yakın gelecek paranoyası. Malcolm McDowell, Lori Petty, Ice-T ve Naomi Watts ile gişede yere çakılmış ama kült olabilecek filmlerden.

Gattaca

90’lı yılların en başarılı bilim kurgusu kişisel fikrim olarak. Kendi halinde oyuncu kadrosu, gişedeki berbat performansı ama kaliteli içeriğiyle öne çıkıyor. Ethan Hawke, Jude Law ve Uma Thurman’ı karşılıklı izlemek keyif verici.

The City Of Lost Children

90’larda her yaptıkları film ile öne çıkmayı başarabilen Jean-Pierre Jeunet ve Marc Caro’dan Kayıp Çocuklar Şehri. Steam-punk içeriği, basit ama korkutucu konusu ve 80’lerin Aslan Adam Vincent’ı Ron Perlman ile mutlaka izlenilmesi gereken, arşivde saygın bir yeri hak eden filmlerden.